The Hobbit: The Desolation of Smaug (2013)

Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk'un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve beraberindeki 12 cüce ile çıktığı yolculuğu doğuya, Kuytuorman’a doğru sürdürmektedir. Ejderha Smaug’un yıllardır hüküm sürdüğü Yalnız Dağ’a ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’na ulaşmak için atıldıkları macerada başlarına yine akıl almaz belalar gelecektir.

The Hobbit: The Desolation of Smaug (2013)

Konusu

Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk'un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve beraberindeki 12 cüce ile çıktığı yolculuğu doğuya, Kuytuorman’a doğru sürdürmektedir. Ejderha Smaug’un yıllardır hüküm sürdüğü Yalnız Dağ’a ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’na ulaşmak için atıldıkları macerada başlarına yine akıl almaz belalar gelecektir.

Ormanın girişinde Büyücü Gandalf’tan ayrılmak zorunda kalan ekip, dev Örümcek sürünün ağlarından kurtulduklarını sanarlarken, savaşı orman elflerinin esiri olurlar. Bu arada güçleri her geçen gün artan Azog ‘un liderliğindeki Ork’lar da, güvenli gibi görünen Elf krallığında dahi, cücelerin bir an olsun peşlerini bırakmazlar. Hem hayatta kalma savaşı veren hem de Göl kasabasına, ardından da Yalnız Dağ’a ilerlemeye çalışan cüceler ve Bilbo’yu bekleyen esas ve en zorlu düşman ise şüphesiz ki ateşlerin efendisi Ejderha Smaug’dur. Altınları altında sürdürdüğü derin uykusundan uyanan Smaug’u alt etmek ve Arkantaşı’na ulaşmak mümkün olacak mıdır?

Peter Jackson'ın yönetmenliğindeki filmin uyarlama senaryosu ise Jackson'ın yanı sıra yine Fran Walsh, Philippa Boyens ve Guillermo del Toro'dan oluşan ekibe emanet. Martin Freeman (Hobbit Bilbo Baggins), Ian McKellen (Gandalf), Richard Armitage (Thorin Meşekalkan), Aidan Turner (Kili), Sylvester McCoy (Radagast), Peter Hambleton (Gloin) gibi oyuncular yine karşımıza çıkarken, Luke Evans, Evangeline Lilly, Orlando Bloom ve ejderha Smaug'a sesiyle hayat veren Benedict Cumberbatch bu filmin yeni yüzleri. 

Yorum

Üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise hiç şüphesiz filme ismini veren ejderha Smaug’un ta kendisi. İkinci Hobbit deneyimi sona erdiğinde seyircinin zihninde yer edinecek fikirler silsilesinin zirvesinde yer alacağına inandığım gibi Peter Jackson’ın bu Orta Dünya eseri, aslında bütün olarak Smaug’un filmi. Benedict Cumberbatch’in sesi ve mimikleriyle hayat bulan dev ejderha, yaklaşık üç saat süren filmin son 1/3’lük kısmına tek başına hükmediyor. Paha biçilmez mücevherlerin içinde yaşayan ve onlara karşı konulmaz bir tutkuyla adeta aşık olan Smaug’un filmin iskeletini oluşturmasının en büyük sebebi ise yazının başlarında belirttiğim gibi yönetmenin bu filmi tek başına bir hikaye olarak değerlendirmekten ziyade bir ara film kıvamında işlemiş olması. Tek başında ayakta duramayacak bir filmi Smaug gibi görkemli bir karakterin tekeline vermek ne kadar doğrudur bilinmez ama Jackson’ın karakterler konusunda yaptığı iyi bir şey varsa o da hikayede etkin tipleme sayısını arttırmasına rağmen her birini seyirciye yeterince kavratabilmek için gerekli malzemeyi olabilecek en anlaşılır yoldan veriyor oluşudur. Şahsen başta Tauriel olmak üzere Jackson’ın bu filmdeki oyuncu yönetimine karşı duyduğum endişeler boşa çıktı. İlk filmdeki noksanlıklardan dersini çıkaran yönetmen, bununla yetinmeyip olay ve zaman kurgusu konusunda da daha kendinden emin ve profesyonel tercihler yaptığını seyirciye hissettiriyor. İlk filmde dile getirdiğimiz, senaryonun karakterizasyon ve karakterlerin istençlerine izleyiciyi ortak edememesiyle ilgili problemi, ikinci filmde çözümleneceği yerde daha da derinleşiyor. Karakterler daha belirgin hale geleceğine daha da silikleşip, daha yüzeyde seyrediyorlar, haliyle elimizde kocaman laflar eden, koca koca sahneleri bağıra çağıra anlatan bir filmden ve senaryo namına da hepi topu olay örgüsünden gayri bir ev kalmıyor. Halbuki Peter Jackson çok uzağa değil, yine kendi mahsulü olan, muazzam bir ‘devam ettirme’ filmi olarak selamladığımız “İki Kule” ve yeniden dönüp baksa, yapması gerekenin, filmin hemen her seviyesinde bir adım daha ileri gitmek olduğunu göremez miydi? Thorin’in ve saz arkadaşı diğer cücelerin kitabın sağladığı enstrümanlarla derinleştirdiği için, olay örgüsü içinde bu karakterleri ilk filmden hatrımızda kaldıkları kadarıyla izliyoruz film boyunca. Bu halleriyle yaşadıkları gerilimler de, içine düştükleri zor durumlar da manasızlaşıyor. Olay örgüsü ne kadar giriftleşirse giriftleşsin (ki bu da olmuyor), karakterleri umursamadığımız takdirde başlarına gelecekleri de umursamayacağımız aşikarken , en az bir İstanbul-Ankara yolculuğu kadar uzun ‘hissedilen ve maddi’ süreye sahip bu filmin izleyici için tek çekici tarafı ismi mi? Peter Jackson, kitabı filmle çekmeye mecbur bir mecburiyet mi icra ediyor? Zaten daha önceden müşerref olduğumuz bilimum Orta Dünyalı sima ile, aynı üstün teknoloji ve aynı şartlar dahilinde karşılaşmamızın, altında vatan derin bir hikaye olmadığı müddetçe ne önemi var? 

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow