I Care A Lot (2021)

“I Care a Lot”, son derece başarılı bir yasal vasi olan Marla Grayson’a (Rosamund Pike) odaklanıyor. Marla’nın kanunları kendi yararına, müvekkillerinin ise zararına kullanmakta üstüne yoktur. Fakat bir gün kendisi için mükemmel bir müvekkil seçtiğini düşündüğü anda hiç olmadığı kadar yanılır. Çok geçmeden dış görünüşün ne kadar yanıltıcı olabileceğini öğrenir.

I Care A Lot (2021)

Konusu

“I Care a Lot”, son derece başarılı bir yasal vasi olan Marla Grayson’a (Rosamund Pike) odaklanıyor. Marla’nın kanunları kendi yararına, müvekkillerinin ise zararına kullanmakta üstüne yoktur. Fakat bir gün kendisi için mükemmel bir müvekkil seçtiğini düşündüğü anda hiç olmadığı kadar yanılır. Çok geçmeden dış görünüşün ne kadar yanıltıcı olabileceğini öğrenir.

Yorum

Senaryosunu da yazan J Blakeson’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “I Care a Lot”, “gerilim” ile “dark comedy / kara mizahı” hafif bir "neo - noir" esintisi ile sinemada başarıyla harmanlayabilen nadir örneklerden biri...

Dünya prömiyeri 12 Eylül 2020 tarihinde Toronto Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 19 Şubat 2021’de Netflix ile Prime Video platformlarında izleyiciyle buluşturulan film de insanları:

“Kapanlar ve kapılanlar”, “avcılar ve avlar” ile “aslanlar ve kuzular” biçiminde sınıflandırmasının yanı sıra kendini yenilgiyi asla kabul etmeyen bir “dişi aslan” olarak tanımlayan Grayson Vesayet Şirketinin sahibi Marla Grayson’ın (Rosamund Pike) akılara durgunluk veren dolandırıcılık hikayesine odaklanılıyor...

Gelin isterseniz Rosamund Pike’ın, rolü gereği “mimikleri ve bakışı” ile insanı çileden çıkartan sıra dışı bir performans sergileyerek, “Müzikal ve Komedi Filmlerdeki En İyi Kadın Oyuncu” kategorisindeki Golden Globe ödülüne aday olduğu filmin, üstteki paragrafta kısaca özetlediğimiz hikayesine biraz daha yakından bakalım...

Bay Feldstrom (Macon Blair), bakıma muhtaç olduğu gerekçesiyle kendisine vasi olarak Marla’nın atandığı ve mahkemece verilen “ziyaret yasağı” nedeniyle annesi ile görüştürülmeyen mağdurlardan sadece bir tanesidir...

Son derece çaresiz kalmış olan Feldstrom, annesinin resmen “kapatıldığı” Berkshire Oaks yaşlı bakım merkezini basarak lobiyi dağıtır...

Ancak annesine ulaşamayan Feldstrom kendini, bütün bu kararları jet hızıyla almış olan Yargıç Lomax’ın (Isiah Whitlock Jr.) karşısında bulur...

Feldstrom mahkemede, annesinin bakıma ihtiyacı olmadığı gibi Marla’nın annesinin evini, arabasını ve özel eşyalarını açık artırmada satarak toplanan bu paraların tamamına el koyduğunu söylemektedir...

Bu suçlama karşısında söz alan Marla, paranın bir kısmının Feldstrom’un annesinin bakım giderlerinin karşılanması için bir kısmının da verdiği vesayet hizmetinin karşılığı olarak şirketince tahsil edildiğini belirtmesinin ardından Feldstrom’u da gözü dönmüş bir saldırgan olarak itham ederek yargıçtan “ziyaret yasağı” kararını sürdürmesini talep etmektedir...

Bu konuşmayı, sistemsel bir kara mizaha imza atarak “I agree / katılıyorum” diyerek hiç sorgulamadan onaylayan yargıç, ziyaret yasağının devamına karar verir...

Duruşma sonrasında olan biten karşısında sinirlenen Feldstrom, aynı evde yaşadığı “sevgilisi” Fran’ın (Eiza González) yanında Marla’ya öfkesini kusar...

Zira “şimdilik” elinden daha fazlası gelmemektedir...

Muhtemelen Marla ile Fran’ın bu gönül ilişkisi filmi izleyen homofobiklerin de asaplarını bayağı bir zıplatmıştır diye düşünüyoruz...

Neyse...

İşyerine döndüklerinde asistanı Adelaide (Liz Ang), Berkshire Oaks bakım evinin işletmecisi Sam Rice’ı (Damian Young) araması gerektiği bilgisini iletir patronu Marla’ya...

Marla’nın telefonda duyacağı şey, “inek gibi sağmakta olduğu” vesayeti altındaki Alan Lewitt’in ölüm haberidir...

Bu durumda kanunen mal mülk, para pul ne varsa doğrudan yasal mirasçılara gidecek ve gelirlerde eksilme olacaktır...

Olur mu hiç!

Böyle bir şey Marla’nın mizacına asla uymaz...

Arabalarına atladıkları gibi soluğu sıklıkla iş birliği yaptıkları Dr. Karen Amos’un (Alicia Witt) yanında alan Marla ile Fran ondan “kaz gibi yolunabilecek” yeni bir müşteri isterler...

İyi haber:

Verecekleri bir miktar ortaklık hissesi karşılığında Karen’ın hazırlayacağı düzmece hafıza kaybı ve kafa karışıklığı raporu ile Jennifer Peterson’ın (Dianne Wiest) velayetini alabileceklerdir...

Üstelik eldeki kayıtlara göre hiçbir akrabası olmayan bu Jennifer, tam anlamıyla “çöpsüz üzüm / kılçıksız balık” kıvamındaki varlıklı bir kadındır...

Her şey kitabına uydurulduğu için mahkeme kararını rahatlıkla çıkarttıran Marla, Jennifer’ın kapısına dayanır ve polis eşliğinde alarak kendisini ne yazık ki, dış dünyadan büsbütün tecrit edileceği Berkshire Oaks’a götürür...

Böylelikle de Alan Lewitt’in ölümü ile oluşan finansal boşluk fazlasıyla doldurulmuş olur...

Ev, araba ve evdeki eşyalar her zamanki gibi derhal satışa çıkartılır...

Banka hesapları ile kiralık kasadaki mücevherat da boşaltılır...

Öyle ki, bunların arasında kayıt altında olmayan milyonlarca dolarlık elmas da vardır...

Yalnız önemli bir ayrıntı atlanmıştır...

Yani kötü haber:

Jennifer Peterson, vesayet altına aldıkları kadının gerçek adı değildir...

Kimlik bilgileri büsbütün farklı olup, Rus mafya liderlerinden Roman Lunyov’un (Peter Dinklage) çok sevdiği annesidir...

Henüz dakika 35...

Geride gerçekte birer “toplumsal parazit” olan “iki hünerli cambazın aynı ipte oynayacağı”, kurgusunda bomba “sürprizler” ve “şok” bir finalin de yer alacağı 83 dakikalık bir bölüm daha sizleri bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow