Yarına Tek Bilet (2020)

Yarına Tek Bilet, Ankara'dan İzmir'e doğru çıktıkları yolculuklarında yolları kesişen iki yabancının hikayesini konu ediyor. Yolculuk sırasında tanışan ve birbirlerinden oldukça farklı karakterde olan iki yabancı, başlarda sürekli atışsa da birbirlerini tanıdıkça aralarında farklı bir çekim oluşur. Hayatlarında yeni bir sayfa açmak isteyen ikili, birlikte vakit geçirdikçe kendi gerçekleri ile yüzleşmeye başlar.

Yarına Tek Bilet (2020)

Konusu

Yarına Tek Bilet, Ankara'dan İzmir'e doğru çıktıkları yolculuklarında yolları kesişen iki yabancının hikayesini konu ediyor. Yolculuk sırasında tanışan ve birbirlerinden oldukça farklı karakterde olan iki yabancı, başlarda sürekli atışsa da birbirlerini tanıdıkça aralarında farklı bir çekim oluşur. Hayatlarında yeni bir sayfa açmak isteyen ikili, birlikte vakit geçirdikçe kendi gerçekleri ile yüzleşmeye başlar.

Yorum

Senaryosunu da, "Hur man stoppar ett bröllop (How Stop a Wedding - Bir Düğün Nasıl Durdurulur)" (2014) isimli İsveç filminden uyarlayarak, "Silsile" de (2014) olduğu gibi yine Faruk Özerten ile birlikte yazan Ozan Açıktan'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Yarına Tek Bilet”, romantik komedi tarzındaki bir yol hikayesi olarak geliyor karşımıza...

Henüz daha iki gün önce Açıktan'ın "Silsile" sine kapsamlı bir yorum yazmış biri olarak; o filmdeki ekipten, senaryo yazımındaki Faruk Özerten'in, görüntü yönetmenliğindeki Cenk Altun'un ve editörlükteki Erkan Erdem'in yerlerini koruduklarını görünce, aynı coşku ve beklenti ile geçtik ekranın başına...

Ancak film akmaya başladığı andan itibaren de, kaç kişiyle oynanırsa oynansın filmlere, casting direktörlerinin de damgalarını vurduklarını bir kez daha iliklerimize kadar hissettik...

Zira Metin Akdülger ve Dilan Çiçek Deniz, fazlasıyla sırıtmışlardı rollerinde...

Yani benzeri bir hatanın, düşük bütçeli bağımsız Amerikan komedilerinde sıklıkla tekrarlandığı gibi bu filmde de, dizi film oyuncusu kullanma kolaycılığına teslim olunarak oyuna, daha ilk dakikadan itibaren 2 - 0 geriden başlanılmış...

Üstelik Türkçenin, kelimelerdeki bazı harflerin yutularak "sokak jargonu" ile konuşulduğu faslına hiç girmiyoruz bile...

Özellikle de,aynı yıllarda (davranışlarıyla ele avuca sığmayan) Burak Sergen ile de Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Lisesinde aynı yıllarda okumuş biriyken...

Tabii şöhretli öğrencilerimiz Burak ile de sınırlı değildi...,

Daha kimler mi vardı?

Zülfü Livaneli'den tutun da, Çetin Tekindor, Kayahan, İlhan Şeşen, Hülya Avşar, Meral Okay, Köksal Engür, Osman Yağmurdereli, Salih Memecan, Mehmet Ağar ve Selçuk Ural gibi ülkenin sosyal ve siyasal gündeminde etkili olan isimler ile de okuduk o yıllarda..

Peki, biz nal mı topluyorduk o arada?

Ne gezer...

Kendisine, "Mutluluklar Prensi" unvanını da lanse ettiğimiz İlhan İrem ile yıllardır hastası olduğumuz Cem Karaca'nın fan clublerinin yöneticiliğini yapmaktaydık o gençlik günlerimizde...

Eminiz meraklıları; "Hey" dergisi arşivlerinde gerekli kontrollerini de yapabileceklerdir, Türk pop müziği tarihinde arşiv kıvamında yerini almış olan bu bilgilerin...

Şimdi diyebilirsiniz ki, "Ne yani, mektepliler dışındaki alaylı oyuncular taş mı yesinler?"

Elbette hayır...

Ama bir zahmet, en azından diksiyon dersi alarak, ailelerinden öğrendikleri yerel şiveleri ile kulaklarımızı tırmalamaktan da bir vazgeçsinler...

Zaten böylesine bir faciaya yol açmamak amacıyla, "Yeşilçam" sineması döneminde, Cüneyt Arkın'dan Kadir İnanır'a, Türkan Şoray'dan Filiz Akın'a kadar bütün yıldızların canlandırdığı karakterler, yıllarca profesyonel tiyatro sanatçılarınca seslendirilmedi mi...

Bu ufak fakat önemli serzenişimizin de ardından, e madem 90 dakika boyunca oturup sabırla izledik, hadi gelin kısaca filmde anlatılan hikayeye de bir bakalım...

BÖLÜM 1: (Tanışma)

İzmir'e gitmek üzere Mavi Tren'e binerek boş bulduğu bir kompartımana yerleşen Leyla (Dilan Çiçek Deniz), aslında Ali (Metin Akdülger) ve diğer üç erkek arkadaşı adına biletlendirilmiş olan koltuklardan birinde oturmaktadır...

Zira o gün için yer bulamayan Leyla'ın bileti yarınadır...

Derken önce Ali, ardından da bilet kontrolü için kondüktör (Tevfik Kartal) aynı kompartımana teşrif ederler...

Neyse ki, bileti olmayan Leyla, baştan beri ters davrandığı Ali sayesinde, sadece cezalı bir bilet parası ödeyerek yoluna devam edebilecektir...

BÖLÜM 2: (Muhabbete Giriş)

Karşılıklı laf atma ve dokundurmaların baskın olduğu derin bir muhabbet başlar...

Ki böylelikle, her ikisinin de bir "düğüne" gitmek de olduklarını öğreniriz...

BÖLÜM 3: (Muhabbetin Koyulaşması)

Laf lafı açtıkça, Avukat olan Ali'nin yolculuğunun, "davetli olmadığı" halde Urla'da tanıştığı eski sevgilisi Burcu'nunkine doğru olduğunu anlarız...

Çünkü Ali, bu evliliği durdurmak istemektedir...

BÖLÜM 4: (İtiraflar ve Yüzleşme)

"Spoiler" oluşturmasın diye anlatımı burada kesiyoruz...

Konuya ilave edebileceğimiz tek husus, Ali ile yolu tesadüfen kesişen Leyla'nın da gerçekleşmesini istemediği aynı düğüne doğru yola koyulduğu...

Yalnız Ali'nin aksine Leyla'nın elinde, bir düğün davetiyesi mevcuttur...

Dakika 36...

Artık gerisi sizlerde...

En başta da belittiğimiz gibi film, oyuncularının yetersiz performansları nedeniyle bizim açımızdan tam anlamıyla bir hayal kırıklığı oldu...

Ozan Açıktan sinemasına dair görüşümüzü ise, yine bir Netflix filmi olan "Geçen Yaz"ın (2021) yarınki yorumunda paylaşacağız...

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow