American Sniper (2014)

Cesur bir asker olarak tanınan Chris Kyle, yoğun savaş ortamının hüküm sürdüğü Irak’a silah arkadaşlarını korumak için gönderilir. Kyle gerçekten keskin bir nişancıdır ve isabetli atışlarıyla savaş alanında pek çok hayatı kurtarır. Cephede adeta bir efsaneye dönüşür. Ama şöhreti çok geçmeden düşman hatlarında da yayılınca, bu sefer kendisi hedef haline gelecektir… Öte yandan, her ne kadar profesyonel bir asker de olsa zihni, Amerika’da evde bıraktıklarıyla meşguldür…

American Sniper (2014)

Konusu

Cesur bir asker olarak tanınan Chris Kyle, yoğun savaş ortamının hüküm sürdüğü Irak’a silah arkadaşlarını korumak için gönderilir. Kyle gerçekten keskin bir nişancıdır ve isabetli atışlarıyla savaş alanında pek çok hayatı kurtarır. Cephede adeta bir efsaneye dönüşür. Ama şöhreti çok geçmeden düşman hatlarında da yayılınca, bu sefer kendisi hedef haline gelecektir… Öte yandan, her ne kadar profesyonel bir asker de olsa zihni, Amerika’da evde bıraktıklarıyla meşguldür…

Yönetmenliğini Clint Eastwood’un başrolünü ise Bradley Cooper’ın üstlendiği filmin senaryosu Chris Kyle, Scott McEwen ve Jim DeFelice üçlüsünün imza attıkları otobiyografik kitaptan yola çıkılarak Jason Dean Hall tarafından kaleme alındı. Savaş dramında başrol Cooper’a eşlik eden isimlerse Sienna Miller, Kyle Gallner, Jake McDorman, Luke Grimes, Sam Jaeger, Owain Yeoman, Billy Miller ve Eric Close.

Yorum

Bu filme karşı çok öfkeliyim. Eastwood’un ne kadar milliyetçi olduğunu biliyorum. Ama filmi nötr halde objektif olarak izlemeye çalıştım. Chris karakterini sıradan bir sivil Iraklı gibi düşündüm. Ama olmadı. Bu kadar gaddar, bu kadar vahşi ve delicesine evrensel değerden yoksun, savaştan beslenen bir filmde tek bir sahnede dahi sorgulama ya da eleştiri olmaz mı? Nasıl bir mantıktır bu? Irakta, Vietnamda, Afganistanda, Güney amerikada milyonlarca sivili katleden, ülkeleri işgal eden bir ülkenin bu filmle anladım ki hakikaten insanlıktan nasibini almamış bir durumdalar. Filmde psikoloji ara sıra gözümüze sokulup, savaş şartlarında bu normaldir gibi bir mesajı en saçma şekilde anlatıp, bir iki cenaze merasimi ile günü kurtarabilmekten fazlasını beceremeyecek kadar berbat. Filmin başından beri Irak ve oradaki insanlar adeta her biri birer barbar, vahşi ve teröristmiş gibi gösteriliyor. Senaryonun her bir satırı böyle iğrenç yaftalamalarla dolu. Hatırlayacak olursak Hurt Locker filmi vardı o da aşağı yukarı aynı şeyleri anlatıyordu fakat en azından bir derdi vardı filmin. Böylesine leş değildi. Çünkü hem iki anlamlı, hem de düşündürücü bir filmdi. American Sniper ise sadece bir ‘Amerikan Kahramanı’ndan’ ibaret. Psikopat, manyak bir “vatansever” karakterine sahip. Filmin her alt metninde ABD’ye ve bayrağına hizmet gibi saçma sapan argümanlara sarılıyor Eastwood. Yahu bir ülkeyi işgal edip orayı çöle döndürmenin katliamlar yapmanın neresi kahramanlık ya da ülkeye hizmet olarak düşünülüyor? Yazıklar olsun bu mantaliteyi akademiye sokan ve ödül alması için çaba harcaya lobilere. Hiçbir sahnede savaş eleştirilmemiş, aksine alttan alta övülüyor. Burada en büyük terbiyesizliği yapan Bradley Cooper (yapımcı olarak) ve bu rezil filmi yöneten Clint Eastwood’a yazıklar olsun diyorum. Savaşı meşrulaştırmak adına mesaj vermek için epey efor sarf eden bu filmde muhtemelen de bugüne kadar hep gizli bir şekilde propaganda yapan Eastwood’un ayan beyan “ben böyle mankafa bir herifim” dediği ilk işi!..Ucuz milliyetçi mesajları, gözümüze sokmaya çalıştığı bayrakları ve Bradley Cooper’ın berbat güneyli aksanını geçtim artık. Öyle rezil bir senaryo ki içler acısı halde Chris Kyle’ı inanılmaz antipatik, zarar verici derecede milliyetçi bir hale getirmeyi ihmal etmemiş zaten. Eastwood dünyayı nasıl görmek istiyor bilmiyorum; Obama’yı sürekli eleştiren ve alay konusu olmayı iyice içine sindirmiş gibi görünen Cumhuriyetçi partinin davetlerine katılmayı ihmal etmeyen bir adam olduğunu biliyoruz. Ama bu filmlerden sıkıldım. Ki American Sniper da daha önce anlatılmamış bir şey de yok. Hikayesini anlatmaya çalıştıkları adam dinlemeye değer biri olmadığı gibi, kahraman falan da olamayacak kadar zavallı. Aynı zamanda evrensellikten yoksun hayat öyküsüyle de ABD dışında her yerde şiddetli eleştiri konusu olacak bir yapım. Ama gişe hasılatlarıyla kendilerini savunurlar ne de ols. Bu nasıl bir barbarlıktır biliyoruz az çok. Call of Duty oyununda da böyledir, sayısız filmde de böyledir. Onların müstakil evleri olur ,müstakil evlerinin bahçesine bakan kapıya eyalet bayrağıyla abd bayrağı asılmıştır. Eğer ölürlerse cenazelerinde mutlaka limuzin olacaktır ve saygı atışı yapıldığı esnada korkarlar. Bayrağı bol madalyalı bir subayın elinden alırken subay ölen askerin karısının kulağına eğilip bir şeyler fısıldar, kadın da göz yaşları içerisinde marur bir şekilde başı ile onaylar. Ondan sonra o lanet olası intikamın alınma zamanı gelir. İşte bir ülke bu kadar çok haksız olunca bunları yapmak mecburiyetinde kalır. Klasik Bush kafası vardır. Kendi halkını ve dünyadaki diğer insanları kandırmak için böyle filmler çeker. Çok fiyakalı askerleri, barbarları öldürür o filmlerde. Kim yahu bu barbarlar? Kendi ülkesini işgal eden amerikalılara karşı ülkesini koruyan insanlardır mesela. Yarın amerika bizi de işgal etmeye kalksa hepimiziz. Arsızlığın, barbarlığın, katilliğin, sapkınlığın kendini aklamaya çalıştığı yüzlerce filmden biridir. Umarım bu film demeye utandığım propaganda yapımı yerin dibine sokulur da biz de ortadoğu halkları da rahat eder! Yahu Eastwood farklı türlerde de filmler çekmiş birisi. Ama özellikle savaş türünde çektiği Letters from Iwo Jima ve Flags of our Fathers filmlerine bakınca neyi gördüğünüz zor olmuyor değil mi? Ortak noktalar basit. Her zaman ABD’yi aklamış, savaşı hatta öldürmeyi kutsamış, karşı tarafı ise asla anlama çabasına girememiş bir yönetmendir kendisi. J. Edgar’a gelelim, Di Caprio’nun da oynadığı film daha çok biyografi tadındaydı. Ama mesela bu filmde de J. Edgar Hoover denen bir başka hatalarla dolu insanı aklamaya çalışmıştı. Bunu nasıl beceriyor diye sormanın anlamı yok. Misal Kathryn Bigelow, Michael Bay ve Steven Spielberg gibi sağ zihniyet ya da sağ düşünce için filmler çeken yönetmenler filmlerinde gösterilmesi gerekli şeyleri en azından Kathryn Bigelow için söylemek gerekirse gösterebiliyor, ama J. Edgar için bakarsak Eastwood’un hiçbir şeyi anlatmadığını, karanlık noktaların aklandığını görürsünüz. Bu sabit görüşlü, ihtiyar herifin yıllardır çektiği filmlerindeki bu saçma salak nakaratları ülkem için ölüyorum, ırakta ailem için savaşıyorum saçmalıklarını duymak istemiyorum artık. Bu filmin üstüne Quentin Tarantino ne demiştir acaba çok merak ediyorum. Orijinal adam her filminde farkını belli eder, sanatını ortaya koyar. Ama Eastwood gibiler körelmeye mahkumdur. Bu arada tabii bu propaganda yapımı için spoiler vermek istemiyorum ama adamın gerçek hayatta nasıl öldüğünü biliyorsak eğer o sahnesini bile koymamışlar. Bir cümle ile geçiştirilmiş ki adamın ve amerikan milliyetçiliğinin üzerine kimse bir şey demesin. Bol bol bayrak sallayalım. Suriyeli sniper mustafa karakterinin de gerçekte sonu öyle olmamıştır. Film bunu bile kullanmış. Bütün bunların içinde kalkıp filmin tekniğini konuşmanın bile anlamsız olduğunu düşünüyorum. Neyse dostlar çok uzattığımın farkındayım ama tahammül edemiyorum kusuruma bakmayın…

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow